4 Temmuz 2012 Çarşamba

Uzak




Bazen uzaksındır; kendinden, sevdiklerinden.
Aslında tek ihtiyacın onların sana gülümseyerek bakan ışıl ışıl gözleri ve kokularıdır.
Ama sen yine de uzaksındır…
Neden uzak olduğunu bile bilmeden..
Yalnızlığa öyle alışırsın ki bazen, özlem duygusundan –kan kussan kızılcık şerbeti içtim- dersin.
Özlenenler öyle güzeldir ki;
İstanbul gibi ışıl ışıl, çeşit çeşit..
İstiklaldeki tanıdık bir melodi gibi ve bir sokak köpeği kadar başının okşanmasına muhtaç…
Meyhaneler kadar dertli, anason kadar baş döndürücü, ve ağlayan bir keman sesidir özleyenin
özlenenin ‘seni özledim’ demesi.
Küfür gibi hissettirir kalpte ne var ne yoksa o yedi harf.
Bazen yıkar, bazen mutlu eder.
İhtiyaçtır özlenmek, iyi ki varım dersin kendi kendine mum bile üflemeden.
Birileri için varım, kendimden önce tuttuğum.
İşte o an ! ‘’İstanbul’da olmak vardı’’ dersin.
Tarih de kokar, deniz de.
Balık ekmekte kokar, kokoreç te.
Bir sokağı gül kokarken , öbür sokağı fahişe gülün buramburam parfümü kokar.
Cigara kokar karanlık semtlerinin ara sokakları.
Bazen polis, bazen itfaiye sirenleri yankılanır sokaklarda.
Kim bilir hangi tarihi bina yandı ya da hangi aşığın yüreği hangi ananın ciğeri..
İstanbul ayrı bir dünya kendinden uzak kalamayacağın, sevdiklerinin tuzak kurmayacağı.
Namussuz namusluların dertli dertsizlerin şehrinde benim herşeyim.
Ve onları çok özledim, kendimden çok.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder