28 Kasım 2010 Pazar

Hiç...



Sevgilim..

Onlarca kalabalık ortasında görmedik birbirimizi, fark edemedik.
Tek bakışımız yakmadı şu içimizi..
Sen beni hiç kovalamadın, bende zaten senden hiç kaçmadım.
Sen beni hiç kandırmadın, ben de sana hiç kanmadım.
İlk buluşmamızda hiç utanmadık, zaten benim ellerimde hiç terlemedi.
Gözlerimizi hiç kaçırmadık birbirimizden..
Biz seninle martılara hiç simit atmadık, onlarda çığlıklarını hiç bizim için atmadılar.
Sen bir gün oltanı kapıp beni balık tutmaya götürmedin, bende tutuğumuz balıkları hiç denize geri salmadım.
Hiç bir Çingene sana gül satmaya çalışmadı, ben de o gülü alıp kitap arasında kurutmadım.
Hiç peynir demedik seninle aynı karelere..
Sen kolumdan tutup hiç annene götürmedin beni ‘işte senin gelinin! ‘ diye, ben hiç öpmedim seni büyüten o meleğin ellerini..
Bir Pazar ansızın size gelip hiç kahvaltı hazırlamadım sana, sen de uyku sersemi hiç kovmadın beni yanından..
Aynı yağmurda ıslanmadık,
Aynı koyda yüzmedik,
Aynı sabaha uyanmadık..
Senin bana aldığın oyuncak ayıya sarılıp uyumadım hiç..
Ben seni sokaktaki kızdan hiç kıskanmadım, sen de beni ilkokul arkadaşımdan..
Kavga ederken bağıra çağıra bir anda öpüp sarılmadık birbirimize.
Sen hiç saçlarımla oynamadın, ben senin saçlarını tokalarımla hiç donatmadım..
Ansızın iş yerine elimde en sevdiğin yemekle gelmedim, sen de çocuksu bir mutlulukla hiç kucaklamadın.
Hiç yeni insanlar, yeni şehirler kucaklamadık birlikte.
Sen hiç romantik bir ortamda sol yüzük parmağıma takmadın o yüzüğü, bense o mutluluk gözyaşlarıyla hiç ‘EVET’ demedim sana..
Hiç.
Hiç..
Hiç…

Ama bir gün...
İnşallah :)


23 Kasım 2010  00:40

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder