18 Haziran 2011 Cumartesi

Zarar tablosu.

-Değişmeyen tek şey değişimdir.-  
Ben artık değişmek istemiyorum!
Her insan kadar ben de kendimi tanıyamıyorum.
Büyüyoruz.
Şu geçen seneki kimdi diyorum mesela. 
365 gün..
Bir şey kattı, bir şey azalttı..

Ve başka birini yarattı.

Şimdilerde daha ciddiyim,
Kendim dışında kimseye güvenmiyorum,
Hala merhamet var ama sınırlarım keskinleşti,
Büyüyorum ve bundan hoşlanmıyorum,
Daha yalnız,
Daha standart,

Daha başkası.
Özümü bulamıyorum.
Beni ben yapan şeyleri yitirerek büyüdüm çünkü. 

Sabah uyandığımda;
Kedimin yanağımdan bir ısırık alışıyla gözlerimi açmış olmuyorum.
Haftasonu olmasına rağmen annemi göremiyorum.
Babannemin koynuna girip onu koklayamıyorum.
Sevdiğim adamla elele istiklalde yürüyemiyorum. 

Bu senenin zarar tablosu bu sanırım.
Ben başka bir Gözde..
Eminim memnun olmadınız,
Çünkü ben de. =)

O bazen döner.

O bazen döner.

Yollar hep uzundur, giden gidebildiğince gider.
Ama gönlünün labirentlerinde boşadır bu kürek çekmeler.
Beklemek.
Beklemek neydi sahi?
Hiçbirimiz beklemiyoruz aslında.
Nefes alıyoruz baksana ! 
Yada bekliyoruz.
Gönül labirentinde onu görebilmek için sabit duruşumuzdur beklemek.
Labirent kadar uzun, karmaşık, korkunç..

Bir gün bakarsın gelen yok, nasıl biri gelecekti unutursun..
Nasıl bir surattı gelecek olan?
Nasıl kokardı teni?
Neyiydi beni böyle labirentlere mahkum eden?
Unutursun..

Sadece bir silüettir belki aklında kalan, senin yanıbaşında duran.
O derece unutursun.

Ve yine bir gün gelir, o gelir..
Afallarsın, şaşarsın..
Silüet gittikçe yakınlaşır,labirentleri devire devire.

Kalakalırsın. 
Kırıpdıyamazsın. 
Konuşamazsın.
Tanıyamazsın.
Tekrarlayamazsın. 

Çünkü; 
           Artık, 
                       Yalnızsın.

Sıkıntı.

Bir sıkıntı var.
Ansızın gelen...
Geçmiş özleminden.
'Eskiler güzeldi, eskiden güzeldi'
Bir yıl, on yıl sonra
Güzel olacakk günler mi bu günler? Düşünüyorum...
Gemisiz bir liman, yolcusuz bir han kadar yalnızım.
Zamanında ; gemi de oldum, yolcu da.
Ama ne limanı ne hancıyı böylesine bekletmedim.
Sizde özlediniz mi?
Güzel günlerimizi? Yükselen o kahkahaları...
Sahi.. Özlediniz mi?
Ben gizleyemem duygularımı... Çok özledim.
Görüşelim diyemem.
Yerleşti yalnızlık bana, gitmiyor.
Istenmeyen misafir artık, beni yabancılaştıran.
Bu suratı sevmiyorum artık.
Ne gamzelerim çıkıyor ne gözlerim ışıldıyor.
Değiştim. Sevdiğim giysiler bile dar geliyor.
Sağdaki duvar, tepemdeki çatı gibi.
Evet işte bunu merak ediyorum daha çok değişebilecek miyim?
Bu yalnızlığı, dar gelen şu dört duvari özleyebilir miyim?
O değil de..
En çok merak ettiğim;
Yeniden sevebilir miyim??

Bazen diyorum ki.

Bazen diyorum ki.

Ne kadar boş yaşıyorum, yaşıyoruz.
Yaşam nasıl bir şey ?
Neden yaşıyoruz? Neden varız?
Soracak o kadar sorum var ki tanrım..

Hiç birine cevap vermiyorsun.
Unuttun çoğumuzu, hissettirmiyorsun.
Okumak istediğim yüzlerce kitap,
İzlemek istediğim yüzlerce film,

Gitmek istediğim yüzlerce şehir,
Ve sevmek istediğim milyonlarca insan var oysa.
Hiçbir şey mümkün değil.

Mümkün olan nedir?
Aldığım nefes, boşa attığını hissettiğim kalbim mi?
Eğer öyleyse istemiyorum.
Hayır oyun bozan değilim.
Sadece ciddi, sebep aradığım şeyler işte.
Mutluluk nedir?
-Artık sadece çikolata.

Anılar her daim acıtırken, gelecekten bir şeyler bekliyoruz?
Yine acıtsın diye mi? Saçma !
Ruhsuz sözler, cümleler.

Şiirsellik arıyor insan, düşünmek, hissetmek, anlam yüklemek, sevmek için.
Yazıyorum ama okuyan yok, okusalar ne anlarlar meçhul..
En ciddi ölüm, en gerçek yalnızlık.
Alkol.. Uyuşmak için oldukça iyi.
Oysa şimdilerde sevmediklerimizle sevişmemizde yardımcı oluyor.
E tabi biraz gülüp, ağlıyoruz o kadar kasmışız ki.
Bir şişeye muhtaç olduğumu düşünüyorum.
Kedimi daha çok özlüyorum…
Büyüyorum ve bundan nefret ediyorum.
Oysa hep büyümek istememiş miydik?

Yeni insanlar tanıyıp yeni yalnızlıklar tadıyoruz.
Ve her seferinde terk ediliyoruz.
Konuşmanın, düşünmenin kısıtlandığı bir ülke.

Hislerin, özün unutulduğu bir dünya.
Sıkıcı değil mi?
Evet öyle.
Neyse.
Sebep arayanlar için sebepsiz yazdığım bir yazı.
Bitti, Bu kadar.

9 Haziran 2011 Perşembe

Bence yaz..

Zor nefes alım mevsimi başlamıştır !
Suni teneffüs zamanı !
Her şeyi bir yana bırakıp yaşamak lazım belki.

Teneffüs zili çalmış çocuklar misali koştura koştura inilmeli merdivenlerden..
Heyecanla tutulmalı yarin elinden ve öpülmeli en ince yerinden.
Tıkandığında; bir gülücük, bir nefes yetebilmeli.

Yalnızlar için ise hayat zor.
Yani benim için de.

Orman kenarındaki yolları geçmek lazım hızla,
Onu fark etmeli,
Dikenlere ve üzerindeki toza rağmen
Nazikçe koparılıp, üfleyip, tadına doyulmalı.

Evet bence aşk yazın böğürtlen gibi.
Hızla bakarız insanlara,
Hızlı geçeriz yanlarından, yeşillikler gibi.
Ama sonra bir anda fark ederiz.
O; hem tatlı, hem ekşi.
İlle bir yaz tadılmalı.
O an tadını çıkarmazsanız,
Eve gittiğinizde çoktan suyu çıkmış olabilir.
Benden söylemesi !