10 Mayıs 2011 Salı
















Merhaba baba’annem’..
Meleğim..
Çok oldu sana yazmayalı.
Sürekli aklımdasın oysa çok konuşuyorum seninle, duyuyorsundur belki..
Sen bana cevap veriyor musun?
Ben duyamıyorum seni,
Sadece hissediyorum.
Kalbimde, burnumun direğinde, burnumda tüten her neyse işte orada.
Yazamıyorum sana,
Çünkü susuyorum, susarak özlüyorum..
Sen gittiğinden beri öylesine doluyum ki neyi kime nasıl anlatacağım inan bilmiyorum.
Büyüdüm, küçüktüm sana göre oysa.
Yoksun ya işte daha bir gerçekçi büyüdüm.
Acıyla, özlemle ne yazık ki yokluğunda bir kez daha büyüdüm..
Sensizliğe ne kadar küçüktüm oysa ve sensizken nasıl küçülüyorum bir bilsen..
Annemi daha çok sevmek istiyorum, olmuyor sen kadar değil.
Kim sevilir ki sen kadar?
Hangi emek veren ?
Kimse.
Özlüyorum işte kısaca.
Anlatamayacak kadar, yazamayacak kadar.
Kimselerin göremeyeceği, anlayamayacağı kadar içimde.
Bir iç çekiyorum ölümün gerçekliğini hissettikçe,
Bir anı, bir türküye sarılıyorum sen’li düşlere dalıyorum.
Yanımda oluyorsun, gülüyoruz.
Keşke yine olsa be Mari..
Yanımda olsan kızsan, kötü bir şey yapsan ama yanımda olsan..
Varlığını bilmemek, görmemek çok kötü.
Çünkü yoksun.
Hissetmek yetmiyor bazen,
Kırılıyorum, yaralanıyorum kendi kendimi onarıyorum.
Daha sağlam ama inançsız, sevgisiz.
Seni çok arıyorum be ..
İç çekiyorum derin derin..
İçimdeki yumru hiç çözülmüyo büyüyo işte böyle
Benimle, sensizlikle, özlemle..
Şu içimi kimse bilemez artık ..
Ne yazabilirim, ne anlatabilirim..
Bu dert var ya Allah düşman başına vermesin..
Yanarsın, kanarsında kimsenin ruhu duymaz.
Gecenin bu vakti sana koşuşum;
‘Şimdi uzaklardasın, gönül hicranla doldu.
Hiç ayrılamam derken kavuşmak hayal oldu.’
Böyle oldu işte..
Kim derdi ki sen öleceksin…
Ah be ah..
‘neden ben ? ‘ dedikçe daha kötü şeylerle gelmiyor mu hayat bana, canıma kıyasım geliyor işte !
Neyse..
Şimdi sen uzaklardasın, evet gönlüm de hicranla doldu.
Ayrılmayı hiç düşünmesem de oldu.
Ama kavuşmak hayal değil..
Rabbime kalmış kaç nefes daha alacağım..
İşte orda olacak kavuşmamız..
Ben yine kollarında, dizlerinde..
Sen benim meleğim yanıbaşımda olacaksın..
Seni çok seviyorum..
İyi geceler..


04:50  13 şubat 2011

Seni Hatırlamak.

Seni hatırlamak..

Seni hatırlamak iyileşmek üzere olan bir yaranın kabuğunu kaldırıp,
O yarayı tekrar kanatmak gibi.
Bir şarkı duyar, seni hatırlarım, yaram tatlı tatlı kaşınır..
Dayanamam dalarım eski günlere boğulsam da yardım istemem..

Seni hatırlamak; gülmeye inat edip, ağlamak..
Seni hatırlamak; sevilmek varken, sevilmemeye razı olmak..
Seni hatırlamak; tüm gerçekleri reddedip bir yalana inanmak..
Seni hatırlamak; tedaviyi bırakıp ölüme yürümek..
Seni hatırlamak; uykuya dalmak gibi bir kabus için..
Seni hatırlamak; kanmak, kanamak..
Yaranın iyileşmesine izin vermemek..
O yar’dan armağan olan yaranın hep kanamasın istemek..
İzi kalsa daha çok acıtır diye unutmaktan korkmak..
Kısaca seni hatırlamak;  sağlığa zarar sevgilim..

Özetle HAYVAN

Nerden nasıl başlayacağımı bilemediğim bir yazı bu..
Ne kadar birikti her şey içimde kısa bi zaman diliminde..
Parmaklarımda derman kalmaz.
mAYIs..
Ayılar kış uykusundan uyandı.
Güzel günlerimizi mahvediyorlar.
Hayatımızın tadı olan ballar tükenmekte.
Canım bir hayli sıkkın.
Aslında hayvanları seven biriyim, eğer dünyada insan olarak gözükmeselerdi.
Başka bir gezegen istiyorum.
İçgüdülerimizle hareket edebileceğimiz.
Tamamen hayvanlar gibi.
Beynimizin bizi hayvanlaştırmasına fırsat vermeden.
Doğanın kurallarına uyarak.
Büyük balığın küçük balığı yediğinde adaletten şüphe duyamayacağımız bir gezegen.
Yalnızca bu ülkede yok çünkü, evrensel bir sorun beynin insanı hayvanlaştırması.
Kişneyen hayvanları sevmiyorum. Möleyenleri de.
Tam ortası olacak.
Ama nerde?
Sütten kesilince kendi hayatımı yaşayabileceğim bir hayvan olmak isterdim.
Mesela bir köpek yavrusu.
Sanırım şuan içinde bulunduğum durumdan daha çok utandırmazdı beni.
Sokaktaki sahipsiz köpek yavruları gibi- eskisi gibi ‘mutlu olamıyorum’  ARTIK !
Öyle sıkıldım ki.
Öyle bunaldım ki !
Birkaç milyar beyin havyanı var bu evrende.
Ne yazık ki bir kısmı dibimde.